top of page

Geçmişten Günümüze Kadın Hakları Kapsamında İstanbul Sözleşmesi



Dünya’nın birçok ülkesinde kadınlar, erkeklere göre daha az haklara sahiptir. Bu haksızlıklarla yüzleşen kadınların, Kadın Örgütleri aracılığı ile mücadeleci bir ruhla insanlar nezdinde farkındalık oluşturarak, zor da olsa bazı haklara sahip olması sağlandı. Ancak halen daha bu haklar ulaşılması amaçlanan seviyeye gelememiştir.

Kadın hakları, kadınların erkeklerle eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isimdir. Kadın hakları kavramı özellikle 19. yüzyılda büyük önem kazandı. Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların ve ayrımcılıkların giderilmesi için sistemsel ve örgütsel çalışmalar yapmaktadır. Kadın özünde sahip olması gereken haklar, hiçbir kadına altın tepsiyle sunulmamıştır. Bu hakların kazanılması için kadınlar, hapishanelerde işkence görmesine kadar birçok alanda zorluklar yaşamış ve bütün engellerle canla başla mücadele vermişlerdir.

Bunun tek bir istisnası var. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesiyle eğitim tek sistem altında toplanmış ve kadınlarla erkeklere eğitimde eşit imkanlar sunulmuştur. 1925 yılında Kıyafet Kanunu ve 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile kadınların yasal statüsü değişmiş, kadına hem aile içinde hem de bir birey olarak eşit haklar tanınmıştır. Kadınlara 1930’da yerel, 1934’de genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu hakları elde etmek isteyen batılı kadın örgütleri, özellikle İngiltere’de oldukça zor dönemlerden geçmiştir; açlık grevleri, işkenceler, fiziksel diğer şiddetler, toplum baskısı ve devlet baskısına kadar maruz bırakılmışlardır. Ancak bu baskının ardından sadece oy haklarını alabilmişlerdir.

Başlangıçta bu haklar kanun nezdinde verilmiş olsa da kadın-erkek eşitliğinden söz edebilmemiz oldukça zor. Dünya’da ve Türkiye’de kadınların uğramış olduğu haksızlıklar sistemsel olarak devam etmektedir. Bunun sonucunda Dünya’da ve Türkiye’de kadın sivil toplum kuruluşları en iyi çalışan örgütler arasında yer alıyor olması hiç şaşırtıcı değil.


KADINA YÖNELİK ŞİDDET !



Kadına yönelik şiddet kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan, cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan, kadın bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden eylemlerdir. Bu ihlaller gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülmekle birlikte, kadınlar dünyanın bütün ülkelerinde fiziksel ve psikolojik şiddet tehlikesi altında yaşamaktadır. 

Kadın bedeninin karşı cinse göre fiziksel olarak daha güçsüz olması, toplumun kadınlara biçtiği roller ile kadınların fiziksel ve psikolojik olarak şiddet görmesine zemin hazırlamıştır. Kadınların sözde daha duygusal olması, çocuk doğurması vb. etkenler kadını geçmişten günümüze daha çok eve kapatılması gereken bir hayvan modeline sürüklemiştir.

Kadına Yönelik Şiddettin tarihçesine baktığımızda dünyada bazı yasalar oldukça ilginçtir şöyle ki;


Eski Roma’da erkekler eşlerini dövebilir, hatta zina, sarhoşluk gibi nedenlerle öldürebilirlerdi.

İngiltere’de ise 20. yüzyılın sonuna kadar yasalar, gerektiğinde erkeklere, eşlerini fiziksel olarak cezalandırma hakkı vermekteydi.


19. yüzyılda Amerika’da da kadını ikinci plana iten uygulamalar yapılmıştır.


Yapılan Antropolojik çalışmalara göre kadına yönelik şiddet, Dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde sistematik olarak görülmektedir.


1993 Tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi, kadına yönelik şiddeti şöyle tanımlıyor: BM’ye göre: ‘’İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara cinsel, fiziksel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem uygulama ya da bu tür eylemlere tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma’’ olarak ifade etmiştir.


• Dünya kadınlarının %70’i hayatlarının bir noktasında en az bir kere şiddet görüyor


• Yılda 500.000-2 milyon arasında kişi fuhuş, kölelik gibi amaçlarla insan ticaretinin mağduru oluyor. Bunun %80’ini kadınlar ve kız çocukları oluşturuyor.


• Tahminlere göre başta Afrika ve bazı Orta Doğu ülkelerinde olmak üzere yaşayan 130 milyon kadın ve kız çocuğu sünnet edilmiş.


Şiddet kavramı genel kanının aksine fiziksel şiddetle sınırlı değildir. Kişinin normal yaşam standartlarına göre yaşaması gereken bir hayatı, fiziksel ve mental zorluğa sokarak ya da onur veya şerefine aykırı davranışlarla yaşamını zorlaştırmak da şiddet kavramının içine girmektedir.


TÜRKİYE’DE KADINA YÖNELİK ŞİDDET


• Kadına yönelik şiddetle ilgili ülkemizdeki ilk çalışma 1988 yılında PİAR tarafından yapılmıştır.

• Bu araştırmada, kadına yönelik şiddet sıklığı %75 olarak bulunmuştur.


1991’de 116 çift üzerinde yapılan araştırmada;

• %55’i genel olarak kadınların dayağı hak edebileceğini,

• %28’i bir kadın dayak yemişse bunu hak etmiş olabileceğini,


1993’te Aile Kurumunun yaptığı araştırmada;

• Kadına yönelik şiddet sıklığı %30,

• Sözel şiddet; Kentsel alanda %62, kırsal alanda %49 olarak tespit edilmiştir.


1997’te Aile Kurumunun yaptığı başka bir araştırmada;

• Kadına yönelik şiddet sıklığı %16.5,

• Sözel şiddet %12.3,

• Şiddet sebebiyle Hastaneye başvuranlar %11.2 olarak tespit edilmiştir.

• Sadece Ağustos 2019’da 49 kadın öldürüldü. Bunların çoğu daha 35’ini bile aşmamış gencecik kadınlardı.

• Türkiye’de kadınların %38’i şiddete maruz kalıyor

Yakın tarihe döndüğümüzde


Geçtiğimiz yıllara göre 2017 yılında kadın cinayeti arttı. Bu yıl 409 kadın hayatını kaybetti. 387 çocuk cinsel istismara uğradı, 332 kadına cinsel şiddet uygulan


kadincinayetleri.org


Türkiye’de 2010 yılından bu yana 1964 kadın öldürüldü!



Türk Psikiyatri Derneğinin (TPD) Yaptığı çalışmaya Göre;

Eşlerinden fiziksel veya cinsel şiddet gören evli kadınların içinde, şiddet görmeyen kadınlara göre hayatına son vermeyi düşünmüş olanların oranı dört kat, son vermiş olanların oranı ise üç kat fazladır.


PEKİ HAKLARIMIZ NELERDİR :


Son zamanlarda oldukça gündemde olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ


11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır.


Madde 1/1 uyarınca, Sözleşme’nin amacı,

  • Kadınları her türlü şiddete karşı korumak

  • Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek,

  • Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak

  • Kadınları güçlendirme yolu da dahil olmak üzere kadınlarla erkekler arasında maddi (fiili) eşitliği sağlamak

  • Ev içi şiddetin tüm mağdurlarının ve kadına yönelik şiddet mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı çerçeve, politika ve önlemler geliştirmek

  • Kadına yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası iş birliğini yaygınlaştırmak

  • Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde iş birliği yapmalarına destek ve yardım sağlamaktır.


Sözleşme, hem özel alandaki hem kamusal alandaki şiddeti yasaklamaktadır.


Madde 3/a uyarınca, “kadına yönelik şiddetten”, ister kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri anlaşılacaktır.


Madde 4/1 uyarınca, Taraf devletler, gerek kamusal gerekse özel alanda tüm bireylerin özellikle de kadınların şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını sağlamak ve korumak için gerekli olan hukuki ve diğer önlemleri alacaklardır.


Dolayısıyla Sözleşme, yalnızca ev içindeki (genellikle eş veya partnerler veya ebeveyn ve çocuklar gibi farklı kuşaklar arasında meydana gelen) kadınlara yönelik şiddeti değil, aynı zamanda kamusal alandaki (örneğin aynı evi paylaş­masa bile eski eşin veya partnerin kamusal alanda yönelttiği) şiddeti, işyerleri, okullar, karakollar, hapishaneler vb. kurumlardaki kadınlara yönelik şiddeti de yasaklamaktadır.


Türkiye, Sözleşmeyi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.


Anayasa m.90/5 uyarınca, İstanbul Sözleşmesi kanun hükmündedir. Bunun hakkında, Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.

İstanbul Sözleşmesi ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, İstanbul Sözleşmesi hükümleri esas alınır.


Anayasa’nın 11.maddesi uyarınca, İstanbul Sözleşmesi hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

6284 Sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun:


"Bu Kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenliyor.Kanun’da şiddet, kadının; fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketler olarak tanımlanmaktadır.


Buna göre kadına yönelik şiddet sadece fiziksel şiddetten ibaret değildir;


• Hakaret etmek,

• Aşağılamak,

• Birilerinin yanında küçük düşürmek,

• Öldürmekle, yaralamakla, sakat bırakmakla tehdit etmek,

• İstenmeyen zamanlarda ve biçimlerde cinsel ilişkiye zorlamak,

• Komşularla, arkadaşlarla, akrabalarla görüşülmesine izin vermemek,

• İhtiyaçlar için yeterli para vermemek,

• Kazanılan paraya el koymak,

• Sürekli nereye kaç lira harcandığını sormak,

• Israrla telefonla aramak,

• Kimlerle arkadaş olduğunuza karışmak,

• Takip etmek gibi tüm davranışlar kanuna göre şiddettir ve bu davranışlara maruz kalınması durumunda kanundan faydalanılabilir.

• Ayrıca Kanundan faydalanabilmek için mutlaka doğrudan şiddete maruz kalmış olmak gerekmez, bunun tehlikesi ya da tehdidi altında olmak yeterlidir.


Kanun Kapsamındaki Haklarımız Neler:


1. Sığınak Talep Etme Hakkı Şiddete uğrayan kadın, acil olarak evi veya yakınlarının evi dışında kalacak güvenli bir yere ihtiyacı varsa bu durumda, kendisi ve çocukları için bulunduğu şehirde veya başka bir şehirde uygun bir barınma yeri isteyebilir.

Başvurulacak Yerler: En yakın Karakol, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), Cumhuriyet Başsavcılıkları, Kaymakamlık/Valilik, Aile Mahkemeleri 


2. Koruma Talep Etme Hakkı

Kadın, şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali olan kişinin zarar vermesinden endişe ediyorsa, dışarı çıktığında, işe giderken vb kendisine eşlik edecek bir polisin görevlendirilmesini isteyebilir.

Başvurulacak Yerler: En yakın Karakol, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), Cumhuriyet Başsavcılıkları, Kaymakamlık/Valilik, Aile Mahkemeleri 

Koruma (Yakın Koruma) Altına Alınmayı Talep Etme Hakkı


3. Uzaklaştırma İsteme ve Yaklaşmasının Engellenmesini Talep Etme Hakkı

Kadın şiddet uygulayan kişiyi birlikte yaşadığı ortak konuttan uzaklaştırabilir, karar süresi içerisinde bu konuta, işyerine, çocuğunun okuluna ve kendisine yaklaşmasını engelleyebilir ve kendisi bu konutta yaşamaya devam edebilir.

Başvurulacak Yerler: En yakın Karakol, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), Cumhuriyet Başsavcılıkları, Aile Mahkemeleri 


4. Şiddet Uygulayanın Rahatsız Etmesinin Engellenmesini İsteme Hakkı

Kadın, şiddet uygulayanın kendisine telefon, mail, sosyal medya veya herhangi bir yöntem aracılığıyla ulaşmasının engellenmesini isteyebilir.

Başvurulacak Yerler: En yakın Karakol, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), Cumhuriyet Başsavcılıkları, Aile Mahkemeleri


5. Adresinin Gizlenmesini İsteme Hakkı

Kadın, can güvenliği tehdit altındaysa veya şiddet uygulayandan kaçıyorsa, kimlik ve adres bilgilerinin tüm resmi kayıtlarda gizlenmesini isteyebilir.

Başvurulacak Yerler: En yakın Karakol, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), Cumhuriyet Başsavcılıkları, Aile Mahkemeleri


6. Kimlik ve İlgili Diğer Bilgilerin Değiştirilmesini İsteme Hakkı

Kadın, Can güvenliği tehdit altında ise, kimlik bilgilerinin değişmesini yani kendisine yeni bir isim ve soy isim verilmesini isteyebilir.

Başvurulacak Yerler: Başvuru mutlaka bir Avukat aracılığıyla doğrudan Aile Mahkemesine yapılmalıdır.


7. Şiddet Uygulayanın Silahını Polise Teslim Etmesini İsteme Hakkı

Kadın, Şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişinin, silahını polise teslim etmesini talep edebilir.

Başvurulacak Yerler: En yakın Karakol, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), Cumhuriyet Başsavcılıkları, Aile Mahkemeleri


8. Geçici Velayet ve Tedbir Nafakası Talep Etme Hakkı

Kadın, çocuklarının geçici velayetini isteyebilir ve nafaka talep edebilir.

Başvurulacak Yerler: Aile Mahkemesine başvurulmalıdır.


9. Geçici Maddi Yardım Talep Etme Hakkı

Kadın, kendisi ve çocuğu için maddi yardım talep edebilir.

Başvurulacak Yerler: Kaymakamlık, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) ya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) İl Müdürlüğü, Aile Mahkemeleri 


10. Oturulan Eve Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı

Kadın, eşiyle oturduğu evin tapusu eşinin üzerine ise Tapu Müdürlüğüne giderek bu eve aile konut şerhi koydurabilir.

Başvurulacak Yerler: Tapu Müdürlükleri, Tapu Müdürlüğü reddettiğinde Aile Mahkemeleri


11. Genel Sağlık Sigortasından Faydalanma Hakkı

Kadın, sigortalı değilse dahi sigortalı sayılabilecektir.

Başvurulacak Yerler: Otomatik yapılan bir işlemdir.


BAŞVURUNASIL YAPILIR:


• Başvuru dilekçesi kadına en yakın yerdeki adliyede bulunan nöbetçi aile mahkemesine verilir. Ayrıca bu dilekçe, Cumhuriyet Savcılıklarına, karakola, kaymakamlıklara, SÖNİM’lere de verilebilir. Ancak bu durumda, bu makamların dilekçeyi Aile Mahkemesi’nin onayına sunmak üzere ulaştırması zaman alacağından, doğrudan aile mahkemesine başvurmak kararın daha hızlı çıkmasını sağlayacaktır.


• Sığınak ve yakın koruma talepleri için aile mahkemesine başvurmak şart değildir. Bunun için SÖNİM’e veya karakola gidip can güvenliğinin tehdit altında olduğunun söylenmesi ve bu isteğin yazılı hale getirilmesinin talep edilmesi yeterlidir.


• Geçici maddi yardım talebi için ise, kadın en yakın kaymakamlığa gidip ekonomik durumuna ilişkin bilgileri ayrıntılarıyla anlatan bir dilekçe yazıp vermelidir. Dilekçede, aylık giderler (kira, elektrik, su vb.) ve bakmakla yükümlü olunan kişilerin (çocuklar, anne baba vb.) masrafları belirtilmelidir.


BAŞVURUYAPILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR


1-Eğer çok acil bir durum yoksa öncelikle bir avukatla görüşülmelidir. Kadının bir avukata ödeme yapabilecek maddi imkânı yok ise bulunduğu ildeki baronun Adli Yardım bürosuna başvurmalıdır. Baro kendisinden ikametgâh belgesi, fakirlik belgesi ve kimlik fotokopisi talep edecek ve ardından ücretsiz avukat atayacaktır.


2-Bütün başvurular yazılı olarak yapılmalıdır. Başvurunun yanıtının sözlü olarak verilmesine itiraz edilmeli, yanıt mutlaka yazılı istenmelidir.


3-Başvurulan yer karakol ise talep edilen tüm hususların tutanağa geçmesini sağlanmalı, tutanak imzalanmadan önce mutlaka okunmalı, söylenmemiş hususlar tutanakta bulunmaktaysa değiştirilmesi istenmelidir. Başvurunun iki tane kopyası olmalı. Bir kopya karakolda bir kopya kadında kalmalıdır. Kadın kendisinde kalan kopyaya, polisin “alındı” yazarak ismiyle imzalamasını istemelidir. Ayrıca bir evrak kayıt numarası vermeleri gerektiği hatırlatılmalı ve mağdur bu numarayı kendisinde kalan kopyanın üzerine yazmalıdır. Böylece, bu evrak numarasıyla işlemleri takip edebilmek mümkün olacaktır.Bu evrak daha sonra Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilmektedir.


4- Tavsiyemiz yargılama daha hızlı olması ve ifadeyi Savcı'nın alması nedeni ile şiddetin gerçekleştiği Adliye'ye Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmalısınız. Ancak haklarınızın korunması adına Avukatınızla gitmenizi şiddetle tavsiye ederiz. Vekaletinizin olduğu bir Avukat varsa kendisi sizin adınıza tüm işlemleri yapabilir.


4-Kadının vücudunda darp izleri varsa bunun Türk Ceza Kanunu’nda yer alan bir darp suçu olduğu unutulmamalıdır. Bu durumda polislerin kadını doğrudan hastaneye sevk ederek darp suçunu raporlaması gerekir. Polisler, sevk ve raporlama işlemlerini yapmazlarsa, yapmaları talep edilmelidir.


KorumaTedbirleri İhlal Edilirse;


Kanun kapsamında verilen Koruma Tedbirlerinin ihlal edilmesi durumunda bir dilekçe ile savcılığa ya da koruma tedbiri hakkında karar veren mahkemeye başvurarak şiddet uygulayanın hangi tarihte, hangi saatte ve ne şekilde kararı ihlal ettiğini mümkünse delillerle birlikte bildirilmelidir. Bu bildirim yapıldığı takdirde, size şiddet uygulayan kişi, -karar ilk kez ihlal ediliyor ise- 3 ilâ10 gün arasında hapis cezası alacaktır. Bu hapis cezası alternatif bir yaptırıma dönüştürülemez. Kararın birden çok ihlali durumunda ceza müddeti artacaktır. Vekaletinizin olduğu bir Avukat varsa kendisi sizin adınıza tüm işlemleri yapabilir.


Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM)


Şiddet önleme ve izleme merkezleri 6284 sayılı Kanun ile kurulmuştur.

Kadınlar, kanun kapsamındaki tüm haklarına ulaşmak için günün her saatinde şiddet önleme ve izleme merkezlerine de başvurabilirler. Bu merkezler şiddete uğrayan kadının 6284 sayılı Kanun kapsamındaki haklarına erişebilmesi için onu ilgili kurumlara yönlendirmekten ve ihtiyaç duyduğu desteğin koordinasyonundan sorumlu kurumlardır.

SÖNİM’ler ayrıca, kadının iş bulmasına, meslek edindirme kurslarına yönlendirilmesine, psikolojik destek alabilmesine yardımcı olmak ve bu konularda ona yol göstermekle yükümlüdürler.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) İl Müdürlükleri, SÖNİM’lerle aynı yetki ve sorumluluklara sahiptir. Dolayısıyla, SÖNİM’lerin henüz kurulmadığı illerde ASPB İl Müdürlüklerine başvurulabilir


KADIN SIĞINMAEVLERİ 


Sığınmaevleri ya da diğer adıyla konukevleri, şiddete uğrayan veya risk altındaki kadınların varsa beraberlerindeki çocuklarıyla birlikte, geçici süre ile barınma ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulmuştur. Ülkemizde bu hizmeti başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, kaymakamlıklar ve valilikler yürütmektedir.

Sığınmaevlerinde kalma süresi altı aydır. Gerektiğinde kalma süreleri

uzatılmaktadır. 0-12 yaş arasında kız veya erkek çocuklar anneleriyle birlikte sığınmaevinde/konukevinde kalabilirler. 18 yaşın altındaki kız veya erkek çocuklar ise gerekli değerlendirmenin yapılmasının ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlara yerleştirilmektedirler. 18 yaşından küçük kız çocukları anneleriyle birlikte konukevinde kalabilirler. 12 yaşın üstündeki erkek çocukları olan kadınlar ile engelli çocuğu bulunan kadınlara ŞÖNİM tarafından uygun görülmesi halinde kira ve iaşesi karşılanarak ev kiralanır.

Sığınmaevlerinde geçici süre için güvenli bir şekilde barınma ihtiyacı karşılanır, psikolojik ve sosyal destek sağlanır, barolarla işbirliği yapılarak hukuksal danışmanlık hizmeti verilir, iş ve meslek edindirmeye yönelik çalışmalar yapılır, ihtiyaç duyulması halinde harçlık verilir, sığınmaevi/konukevinden ayrıldıktan sonra bağımsız yaşama geçmek isteyen kadınlara rehberlik ve danışmanlık konusunda destek olunur.


SAĞLIK KURULUŞLARI

Şiddete maruz kalındığında veya böyle bir risk altında iken bulunulan yere en yakın sağlık kuruluşuna (sağlık ocağı, aile hekimliği, hastanelerin acil servisi gibi) başvurulabilir. Şiddete uğranılmışsa gerekli tedavi yapılır ve yaşanılan şiddeti belgeleyen rapor düzenlenir. 112 acil yardım telefonunu arayarak da ulaşabilirsiniz.


BAROLAR Avukatlık ücreti ödeyecek durumda olmayanlar bulundukları yerlerin barolarına başvurabilirler. Ücretsiz avukat talebi için barolardaki adli yardım kurumuna başvurmak gerekir.

Gerekli belgeler: Kimlik, ikametgah belgesi ve muhtardan alınacak fakirlik belgesinden ibarettir. Baroya bağlı Kadın Danışma Merkezi bulunuyorsa doğrudan bu merkezlere başvurmak da mümkündür. Bu merkezlerde ücretsiz hukuki yardım sağlanmaktadır.


KADIN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

Kadın Sivil Toplum Kuruluşları gönüllü çalışan kuruluşlardır. Bu kuruluşlarda ücretsiz olarak danışmanlık ve rehberlik hizmeti verilmektedir. Konukevi bulunan kuruluşlarda geçici olarak barınma ihtiyaçları da karşılanmaktadır.


BELEDİYELERİN KADIN DANIŞMA MERKEZLERİ

Belediyelerin Kadın Destek Birimlerinde barınma, maddi destek ve diğer ihtiyaçları konusunda destek sağlanmaktadır.



Ancak, mevcut düzlemde, kolluk görevlileri, mülki amirler, hakimler ve avukatlar yasa hakkında daha fazla bilgi sahibi olması gerekmektedir.

Ayrıca toplumun da bu konularda bilinçlendirmesi gerekmektedir. Bu bilinçlendirme sistematik olmalı tüm kurumlarda öncelik eğitim şeklinde verilmelidir. İşe başvurularda bu eğitimler ön şart olmalı, askeriyede ve kolluk kuvvetleri eğitimlerinde Kadın Hakları Dersleri ana ders olmalı ve işe girişlerde de ön şart olmalıdır. Birçok kişi haklarını bilmemekte ve mağdur edilmektedir. Faillerin de bu yasalardan haberi olmamasından kaynaklı şiddeti uygulamasında daha meyilli oldukları bilinen bir gerçektir.

Ayrıca medyada oldukça yanlış bir şekilde; “Eğitimli kadınlar daha çok şiddete uğruyor” ya da “Batılı ülkelerde şiddet daha yüksek” gibi yanlış haberler yapılmaktadır. Doğrusu eğitimli ve bilinçli kadınların yasa yollarına başvurmaları ve haklarını bilmeleridir. Bu yüzden eğitimli kadının daha çok şiddet gördüğü bilgisi tamamen gerçek dışıdır. Bu yüzden sesini çıkaramayan kadınların sesi olacak oluşumlara öncelik verilmeli ve kadın STK daha fazla desteklenmelidir.

Av. Sima Baktaş

f0212f258 8121



Kaynakça :

- Türk Medeni Kanunu

- Türk Ceza Kanunu

- 6284 Sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun

- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Raporları

- PİAR Araştırma Raporu

- Türk Psikiyatri Derneğinin (TPD) Rapor

- Prof. Dr. Kadriye BAKIRCI (Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi) İstanbul Sözleşmesi




bottom of page